Betonlaşmanın artması ve yeşil alanların giderek azalması sonucunda mimaride “Biyofili” kavramı ortaya çıkmıştır. Biyofili mekan ve doğa arasındaki dengeyi kurmak demektir. Binaların içindeki azalan enerji ve doğallık sonucu biyofilik tasarıma karşı bir yönelim başlamıştır. Biyofilik tasarımda doğal malzemeler, doğal havalandırma, doğal aydınlatma ve doğadan ilham alan formlar kullanılarak modern mimariye entegre edilmesi amaçlanmıştır. Bu tarz tasarımlar sayesinde insanın ruhuna ve doğasına iyi gelecek unsurlarda tasarımın bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Ayrıca bu tarz ortamların insanların duygu durumlarına olumlu etkisi olduğu da görülmektedir.

Pandemi sürecinde insanların pekçoğu evlerinde yeşil alanlar oluşturmaya çalıştı. Bunun sebebi karantina sürecinde doğayla ilişkiyi kopartmamak ve mutlu olabilmekti. Bu sebeple pandemi sürecinden sonra biyofilik tasarımlar daha da önem kazanmaya başladı.

Biyofilik tasarım mantığı inşa edilen çevrede insan-doğa etkileşimini yakalayabilmek ve doğanın yararlı etkilerinin sürdürülmesini sağlamaktır. Araştırmalara da bakıldığı zaman biyofili mantığı ile tasarlanan çalışma ortamındaki çalışanların daha mutlu ve verimli oldukları görülmektedir. Aynı şekilde evlerde böyle ortamların yaratılması daha mutlu ve sağlıklı bir yaşamı beraberinde getirmektedir. Benzeri örneklerde kamusal ve özel alanlarda karşımıza çıkmaya devam etmektedir.

Sonuç olarak hayatlarımız zamanla daha da kentleştikçe yapılı çevrede doğal ışık, yeşil alanlar ve organik malzemelerle olan bağımız azalmıştır. Biyofili bu ihtiyaçlarımın bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır. Ve insan-doğa-mekan dengesini kurmayı hedeflemektedir.